Pazar, Aralık 14, 2025
Bilgi Teknolojileri

Vibe Coding

Son yıllarda tüm etkinliklerde, tüm toplantılarda hatta sosyal ortamlarda dahi Yapay Zeka konuşulur oldu. Yapay Zeka sadece konuşulan veya gelecek hakkında bireyleri endişeye sevk eden bir olgu olmaktan çıktı, hayatımızı da artık doğrudan etkilemeye başladı. Özellikle 2023’te OpenAI‘ın ChatGPT botunun çıtayı yukarı çeken başarısı ile bu süreç daha da hızlandı.

Yapay Zeka bazı işleri çok kolaylaştırdı; artık çoğumuz Google‘a sormak yerine Yapay Zeka’ya soruyoruz. Blog yazısı yazmak, bir görsel oluşturmak, aklımıza gelen bir soruyu sormak, yeni aldığımız bir ürünü nasıl kullanacağımızı öğrenmek gibi birçok konuda hızlı sonuçlarla hayatımıza inanılmaz katkı sağladı.

Kendi özeleştirimi yapmam gerekirse; ben de blogumdaki 2023 sonrası yazıları hep ChatGPT destekli yazdım (ve buna çok pişmanım). Tabii ki bu durumun bazı sonuçları da oldu. Örnek vermek gerekirse artık e-postalara bile Yapay Zeka destekli cevap veriyoruz. Blog yazıları, LinkedIn gönderileri hepsi aynı kalıptan çıkmış gibi. Bunların artık okunmadığını ve okuyana da bir değer katmadığını yavaş yavaş fark etmeye başlıyoruz. Ayrıca bu rahatlık bireyleri daha az düşünür hale getirdi, hep hazır fikirleri ödünç alıyoruz.

Yapay Zeka’dan etkilenen süreçlerden biri de yazılım geliştirme süreci. Eskiden kodlar satır satır elle yazılır; uzun süren analiz, kodlama, birim test ve kabul testleri sonrasında devreye alınırdı. Şimdi artık Vibe Coding denilen, özellikle Yapay Zeka botlarına yazdırılan kodlamalarla bu süreçler ilk bakışta daha kısa ve daha verimli hale gelmiş gibi görünüyor. Bununla birlikte; yazılan kodun kalitesi, mevcut kodlarla uyumu ve kod sürekliliği gibi kavramlarda gelişim alanı olduğunu düşünüyorum.

Bazı kıdemli yazılımcılarla konuştuğumda, eskiden 10 günde yazdığı ve çalışan bir kod için şu ifade kullanıldı: “Şu anda 1 günde kodluyoruz, ama 9 gün hata gidermeye uğraşıyoruz.” Bu da aslında ilk bakışta verimli bir çalışma gibi durmakla birlikte, uzun vadede yapılacak ek geliştirmeler için risk teşkil ediyor.

Başka bir perspektiften bakıldığında; Vibe Coding yardımı ile kodlama bilmeyen bir kişi dahi doğru “prompt” girerek bir mobil uygulama ya da program yazabilir. Tabii ki bu programı/uygulamayı devreye alabilmek adına yine sistemsel mimarilere hakim olmak gerekmektedir. Yine de bu durumun, kod geliştiricilerin hak ettiği saygıyı görmesinde bir engel teşkil ettiği kanaatindeyim. Çünkü Yapay Zeka ile yapılan ve çalıştığı düşünülen bir kod, kalitesine bakılmaksızın geliştiricilerin işini değersizleştirmekte ve süreci dışarıdan bakana “kolay” göstermektedir.

Son zamanlarda Functional Specification (Fonksiyonel Spesifikasyon) dokümanlarından kod geliştiren özel YZ araçları da ortaya çıktı. Hatta bazı uygulamalara özel araçlarla, alınan prompt üzerinden dinamik kodlama yapıp, hızlıca bunu ilgili uygulamalara RFC yapabilen ürünler geliştirildi. Hatta GUI’de manuel yapılan işlemleri prompt ile yapan ürünler de var. Bence bu durum, “No Interface” için bir geçiş dönemi olarak da düşünülebilir.

Özetle Vibe Coding, yeni yazılım geliştirme yöntemlerinden biri. Doğru prompt ile istenilen fonksiyonları içeren bir yazılım elde etmek mümkün ancak bu, birçok iterasyon gerektiren bir süreç ve mimari bilgi ile desteklenmek zorunda.

Geleceğe baktığımızda ise takımların yapısının değişeceğini öngörmek zor değil. Uzun vadede çok sayıda junior yazılımcının olduğu kalabalık ekipler yerine; sadece 1-2 senior/medior yazılım geliştiricinin bulunduğu, kodu yazmaktan ziyade “yöneten” ve mimariyi kurgulayan daha kompakt ekiplere dönüşebiliriz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

7 + thirteen =